PEÇ’TEN AMSTERDAM’A AVRUPA’DAKİ CAMİLERİMİZ

Avrupa’da asırlarca süren varlığımızın en göze çarpan mirası şüphesiz camilerimizdir. Cetlerimiz bu topraklardan çekildikçe yıkılan, yağma edilen, kilise veya müzeye dönüştürülen camilerimiz hâlâ bir kimlik meselesi olarak önümüzde durmaktadır. Diğer yandan elli yılı aşkın bir süre önce başlayan Türkiye’den Avrupa’ya işçi göçü sebebiyle yine bu coğrafyada yeni ibadethaneler inşa edilmesi ihtiyacı doğmuştur. Bu minvalde tarihi tecrübemiz bakımından farklı veçheleri yansıtan Avrupa’daki Türk camilerinin serüvenine örneklik teşkil eden Macaristan’ın Peç şehrindeki Gazi Kasım Paşa Camii ve Hollanda’nın başkenti Amsterdam’daki Fatih Camii’ni ele alacağız.

I.

Osmanlı Devleti bir buçuk asır hükmettiği Macar topraklarında yüzlerce İslâm eseri inşa etmiştir. Bu eserlerin Budin’den sonra sayısal bakımdan en yoğun olduğu şehir Peç’tir. Eski Çağ’dan beri önemli bir yerleşim yeri olan Peç, Keltler ve Avarların ardından Macarlara yurt olmuş, Macar Kralı Aziz I. Istvan Peç Piskoposluğu’nu 1009’da burada kurmuştur. Macaristan’ın ilk üniversitesi de I. Layoş tarafından 1367’de Peç’te kurulmuştur. Peç, Budin’den sonra Osmanlı Macaristan’ındaki en büyük şehirdi. Şehirde Sultan Süleyman (eski St. Peter Kilisesi) Camisi, Gazi Kasım Paşa camisi, hamamı ve çeşmesi, Yakovalı Hasan Paşa camisi ve medresesi, Yakovalı Hasan Paşa hayratı olan, bahçe içinde semahâne, mesnevihân kürsüsü, mutfak, kiler ve 70-80 kadar derviş hücresine sahip Peç Mevlevîhânesi, Memi Paşa camisi, hamamı, medresesi ve çeşmesi, Ferhad Paşa camisi ve hamamı, Halvetî Tekkesi, Küçük Camii ve Kadirî Tekkesi bulunmaktaydı. Evliya Çelebi, Seyahatnâme’de bu şehirde 7 cami, 10 mescit, 5 medrese, 11 sıbyan mektebi, Kadirî, Halvetî ve Mevlevî Tekkeleri, Nişancı Mehmed Paşa ve İdris Baba Türbeleri, 3 han, 400 dükkanlı bir bedesten, 3 hamam, 47 çeşme ve sebil olduğunu kaydetmiştir.

Peç’te bulunan en önemli tarihi eser, bugün Macarların yetiştirdiği en büyük devlet adamlarından birisi olarak kabul edilen Istvan Szechenyi’nin adını taşıyan ve ortasında Hünyadi Yanoş’un heykelini barındıran şehir meydanının en üst noktasındaki Gazi Kasım Paşa Camii’dir. Bu cami, Macaristan’daki İslâm mimarisinin en büyük eseridir. Caminin banisi Gazi Kasım Paşa, Mohaç ve Peç serhatlerinde mirliva olmuş, Budin ve Temeşvar’da beylerbeyliği vazifesinde bulunmuştur. Kanûnî döneminin fetih hareketlerinde komutanlık yapan bu önemli devlet adamı, 20 Temmuz 1543’te Peç’i teslim aldıktan sonra bugün caminin bulunduğu yerdeki St. Bartholomeo Katedrali’nin taşlarıyla camiyi inşa ettirmiştir.

Evliya Çelebi, Peç şehrini anlatırken Gazi Kasım Paşa Camii’nin gönül açıcı, cemaati bol bir ibadethane olduğunu, caminin içindeki minber, mahfel ve kürsünün tarifi imkânsız güzellikte eserler olduğunu söyler. Evliya Çelebi’nin İstanbul’daki Sultan Selim Camii’ne benzettiği eser, Peç şehri 22 Ekim 1686’da Ludwig von Baden komutasındaki Habsburg ordusunca işgal edilince Avusturyalılar tarafından Katolik bir kiliseye çevrilmiştir. Habsburglar’ın Osmanlı Macaristanını işgali, tarihin gördüğü en büyük yağma, kıyım ve tahrip hareketlerinden biridir. Bu tahriplerden hissesini alan caminin minaresi 1776 yılında Cizvitler tarafından yıktırılmıştır. Caminin kubbesi barok tarzda fresklerle süslenmiş, altında tonozlu kripta sistemi oluşturulmuştur. Şimdiki formunu ise 1939’da başlayan yenileme çalışmaları sırasında almıştır. Halen şehrin merkez kilisesi olarak kullanılan mekânda vaftiz teknesi olarak kullanılan Türk işi iki hamam kurnası yine meydan civarındaki hamamdan getirilmiştir.

IMG_8359.JPG

Abidevi yapısıyla Gazi Kasım Paşa Camii, Avrupa’da kiliseye dönüştürülmüş tarihi camilerimizin hüzünlü tablosunu açık bir şekilde ortaya koymaktadır.

Çeşmelerde abdest alınmaz oldu

Camilerde namaz kılınmaz oldu

Mâmur olan yerler hep viran oldu

Aldı Nemçe bizim nazlı Budin’i

Budin Türküsü

 

II.

Bu hüzünlü tabloya rağmen günümüzde kiliseden camiye dönüştürülen mekânlar da mevcuttur. Avrupa’daki bilhassa Türk göçmen yerleşimlerinin ortaya çıkardığı bu tablo, kimliğini inşa etmek isteyen vatandaşlarımızın kendi doğal ortamlarını yabancı bir memlekette oluşturabilme gayretidir. Çünkü artık camiler yabancı bir memlekette var olabilmenin yegâne temsili haline gelmiştir.

Moskee-Al-Fatih.png

Günümüzde Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı olarak Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da hizmet veren Fatih Camii’nin hikâyesi ise bu açıdan en güzel örneklerden biridir. Bu cami, 1929 yılında St. Ignatius Kilisesi olarak Hendrik Willem Valk tarafından inşa edilen bir binada hizmet vermektedir. Binanın kırk metre uzunluğundaki iki kulesi, Amsterdam’daki merkezî konumu ve en önemlisi halihazırdaki yapıdan önce bu noktada 17. yüzyılda inşa edilmiş Cizvit kilisesinin bulunmuş olması caminin varlığını daha da anlamlı kılmaktadır.

St. Ignatius Kilisesi 1971’de cemaat yoksunluğundan dolayı kapanmış ve bina ticari amaçlar için kullanılmaya başlanmıştır. Uzun uğraşılar sonucunda 1981 yılında Fatih İslâm Vakfı tarafından satın alınmış ve o günden sonra Fatih Camii adını almıştır. Kilise olarak inşa edilen binanın üzerinde giriş kapısı kısmının duvarla örülerek mihrap haline getirilmesi gibi yapısal değişiklikler gerçekleştirilmiştir.

2012-07-06-13-48-011.jpg

Hollanda’ya göç eden Türk işçilerinin ibadetlerini yerine getirmek için satın aldıkları kilise binası, yaklaşık kırk yıldır Amsterdam’da farklı milletlerden Müslümanlara ve onların çocuklarına cami olarak hizmet veriyor. Müslümanların Avrupa’daki gelecekleri adına ümit beslemek için yeterince güzel hikâyeleri var. Geçmişe baktığımızda ne kadar çok hüzün tablomuz olursa olsun, fethedilen yerler bir bir kaybedilirken bile inançlarını yitirmeyen ve bu inançla yoğrulan şahsiyetlerini, Eşrefoğlu al haberi/Bahçe biziz gül bizdedir dizeleriyle dışa vuran Temeşvarlı Gâzi Âşık Hasan gibi kalem ve kılıç erbabı büyüklerimizin söylediklerine kulak vermeliyiz.

Olmuş idim bir zaman ben sedd-i İslâm’a kilid

Nice canlar din yolunda uğruma oldu şehîd

Ta kıyâmet haşrolunca kesmezem Hakk’tan ümid

Bir gün ola açıla baht-ı siyâhım der Budin

Temeşvarlı Gâzi Âşık Hasan

Yorum bırakın